Hareket etmek insan sağlığı için düşünülenden çok daha fazla önemli . Dünya Sağlık Örgütü, (WHO) dünya nüfusunun dörtte birinin yeterince hareket etmediğini ve egzersizden kaçındığını duyurdu. WHO’ya göre dünya genelinde bir buçuk milyara yakın yetişkin fiziksel olarak yeterince aktif olmadığı için pek çok ölümcül hastalıkla mücadele ediyor.
Hareket etmekteki temel amaç yanlızca kas, iskelet sistemi gelişimi, zayıflamak veya kuvvetlenmek değildir. Bu etkilerin yanında, hareket ettikçe beynimiz de farklı bir şekilde uyarılıyor. Egzersiz yapmak, kişinin duygu durumunu, psikolojisini ve sinir sistemini düzenleyen çok önemli bir durumdur.
Mutluluğun sırrını henüz tam olarak keşfedemesek de mutlu olmayı tetikleyecek hormonları harekete geçirerek kendimizi daha iyi hissetmemiz mümkün. Hareket ettikçe, yani bedenimizin ihtiyacı olan doğru egzersizleri yaptıkça, beynimize giden uyaranlar serotonin ve endorfin hormonlarının salgılanmasını tetikliyor. Serotonin rahatlamayı ve sakinleşmeyi sağlayan kimyasaldır; mutluluk, canlılık ve zindelik hissi verir. Eksikliğinde depresif, yorgun, sıkılgan bir ruh hali görülür. Endorfin ise, ağrı ve stresin karşısında duran bir hormondur. Anksiyete ve depresyonun azalmasına yardımcı olur.
Egersiz
Dünya Sağlık Örgütü, bireylerin haftada en az 150 dakika, yoğun çalışıyorlarsa haftada en az 75 dakika egzersiz yapmasını öneriyor. Yapılan bu egzersizler sayesinde serotonin ve endorfin hormonlarının çalışmasını sağlayarak hem fiziksel hem de psikolojik olarak kendilerimizi daha iyi hissedebileceğimizi ekliyorlar. Tüm bunlara ek olarak, pozitif düşünce ve stressiz yaşamın bağışıklık sistemine olumlu katkısı olduğu da biliniyor. “İngiliz bilim insanlarının yaptığı bir araştırmaya göre, karamsarlık ve beynin negatif faaliyetleri, bağışıklık sistemini zayıflatarak hastalıklara karşı duyarlılığı artırıyor”.
Kendi isteğimiz dışında bazı zorunluluklar ise hareket kabiliyetimizi azaltıyor. Tüm dünyayı etkileyen pandemi sürecinde, her birimiz hareket kabiliyetimizi azami hale getirmek zorunda kaldık. Karantina sürelerinin uzaması nedeniyle hareket edememek , hastaların iyileşme sürecini olumsuz yönde etkiledi. Covid19 olmaktan duyulan kaygı, beraberinde hareketsizliği getirdi. Böylece hem psikolojik hem de fizyolojik hastalıklar tetiklendi. Bunların yanında, evlerde kalmaya ve hareketsizliğe mecbur kaldıkça kilo alımı arttı, kemik kalitesi düştü, kas ağrıları ise pek çok kişi için dayanılmaz hale geldi.
Düzenli ve doğru egzersiz yapan kişilerde ise omurga esnekliğinin arttığı gözlemlenmekte. Düzenli egzersiz bel, boyun ağrılarını azaltır. Kilo kontrolü sağlandığı için dizlere ve kalçalara binen yük azalır. Bunların yanında kas kuvveti de sağlanacağından kemiklerin ve eklemlerin karşıladığı ağırlığı kaslar üstlenecek, böylece eklem rahatsızlıkları, kireçlenmeler ve bunların sebep olduğu ağrılar azalacaktır. Sonuç olarak, kişinin yaşam kalitesi artacaktır.
Bu tip şikayetleri olan kişilerin öncelikle doktor kontrolünden geçmesi gerekiyor. Fiziksel olarak nasıl bir problem yaşamakta olduğunuzun tespiti sonrasında, problemi giderecek tedaviye başlanması büyük önem taşıyor. Daha sonra ise bedeninizin ihtiyacını tespit ederek doğru egzersiz programını uygulamak gerekiyor. Doğru egzersiz seçimi yapmak bu noktada önem arz ediyor. Doğru yapılan egzersizler ile ağrıların azalması büyük oranda sağlanıyor. Aksi durumda, yani yanlış yapılan veya uygulanan egzersizler sebebiyle yaralanmalar, ağrılarının şiddetinin artması ve hareket kabiliyetinin azalması söz konusu olabiliyor. Bu gibi durumlarda, doktorunuzun yönlendireceği bir Fizyoterapist ile çalışmak büyük önem taşıyor. Alanında uzman bir Fizyoterapist ile birebir yapılan egzersizler sayesinde şifa bulabilir, yaşam kalitenizin artması neticesinde ise hayata daha pozitif bakabilirsiniz.Fizyoterapist eşliğinde pilates ve reformer dersleri için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Fizyoterapist Gül Sabahat Demirtaş